19 Mayıs 2012 Cumartesi

HİLVAN

                                                             HİLVAN

     
 
 HİLVAN
İlçenin tarihi geçmişi ile ilgili bilgiler çok geç yerleşilen bir bölge olduğu için fazla değildir. İlçede ilk yerleşmenin Osmanlılar döneminde 1820 yılında Hacı Musa adında bir Türkmen aşiret reisi tarafından gerçekleştirildiği bilinmektedir.
Hilvan adı nın kimler tarafından ne zaman verildiği ve ne anlama geldiği belli değildir. Uzun süre Karacurun olarak da adlandırılan Hilvan, 1927 yılında Şanlıurfa'ya bağlanarak ilçe yapılmıştır. il merkezine uzaklığı 56 km .dir. 2000 yılı nüfus sayımına göre, nüfusu 16.205'tir. 2 bucağı, 57 köyü ve 109 mezrası bulunur.
NEVALA ÇORİ
 
Nevala Çori adı yla tanınan yerleşme Fırat Nehri'nin sağ kıyısında ve onun bir kolu olan Kantara Deresi'nin yanında yer alır. Hilvan ilçesine bağlı olan Kantara Köyü'nün sınırları içindeki bir yerleşme yeri, kireç bir tepenin altında uzunluğu 100 metre , genişliği 50 metre olan kurumuş iki dere tarafından sınırlanan bir terasın üzerinde bulunur. Şanlıurfa Müzesi ile Almanya/Heidelberg Üniversitesi arasında ortaklaşa olarak 1983 yılında başlatılan Nevala Çori kazısı, 1989 yılında kazı alanı genişletilerek devam etmiş ve 1991 yılında baraj sularının yükselmesi nedeniyle sona erdirilmiştir.
M.Ö.8000–7000, M.Ö.3000–2800 yı llarında sürekli olarak iskan edilen bu alanda küçük buluntu olarak çakmaktaşından yapılmış ok uçları ve kazıcı aletler bulunmuştur. Bunun yanında, kadın ve erkek figürinleri, kireçtaşından hayvan figürinleri ve çok sayıda insan başına rastlanmıştır. Nevala Çori yerle şmesi, insanlar ı n, yerleşik hayata geçmeye başladığı, yoğun avcılığın yanı sıra bitki ve hayvanları evcilleştirmeye çalıştığı bir dönemi yansıtır. Depo olarak kullanılabilecek çok sayıdaki taş yapının, bilinen en eski taban mozaiğinin, taş yontularla donanmış kült yapısının ve birçok sanat eserinin bulunmuş olması, bu yerleşmenin bu geçiş dönemine ait merkezi bir yer olduğunu göstermektedir.
KANTARA KÖYÜ EFSANESİ
“Hilvan'ın batısında merkeze yaklaşık üç dört kilometre uzaklıkta bulunan çok eski bir yerleşim yeri vardır. Anlatıldığına göre eskiden şehrin merkezi burasıymış. Şu anda harabe ve mezarlık olan bu yerin adı Kantara imiş. Çevre köylerden insanlar buraya gelip, killi toprak götürüyorlarmış. Bir höyük olan Kantara'nın toprağıyla çok iyi sıva yapılıyormuş. Yapılan kazılar esnasında insan kemikleri çıkıyormuş.
Geceleri bu civardan geçenler zaman zaman hayalet görüyormuş. Bunlar bazen sekiz on yaşında çırılçıplak bir erkek çocuğu, bazen başıboş dolaşan bir oğlak, bazen bir domuz bazen de boğa görüyorlarmış. Hatta bazen de yılan şeklinde insanlara rastladıkları oluyormuş. İnsanlar görünen bu hayvan şeklindeki yaratıklar onlarla konuşup, sakın buradan geçmeyin diye de uyarıyorlarmış. Çünkü buraların kendilerinin olduğunu söylüyorlarmış.
Şu anda bile insanlar mecbur olmadıkça Kantara'dan geçmezmiş. Bu hayaletleri gördükten sonra artık orada kazı yapmıyorlarmış…”
 KARA CURUN EFSANESİ
 Curun, kocaman siyah taştan içi oyularak yapılmış, hamamlarda kurnaya benzeyen eski zamanlara mahsus, içinde buğday dövülen bir taş. Siyah curun demelerinin sebebi, delikli (dişi) kara taştan yapılmış olmasıdır. Urfa'nın Hilvan ilçesinde bugün halen mevcut olan, ilçeyi tanıtan sembollerden biri haline gelen Kara curun ile ilgili efsane söyle: Aşırı bir yağmurda kalkan sel ile birlikte yuvarlana yuvarlana yüklenen bugün bulunduğu yere kadar gelen Curun'un gizemine inanan halk, şehri bu Curun'un bulunduğu yere kurmuşlar. O günden bu güne Hilvan bu Curun'un çevresinde şekillenip büyümüş. Bilindiği gibi Antikçağlarda şehirleri kutsal mekânlara kurulurmuş. Hilvan'ın da gizem yüklenen bu Curun çevresinde kurulması aynı inanışın bir sonucudur.

1 yorum:

  1. Bloğunuz çok güzel paylaşımlarınız güzel olmuş php web tasarım paylaşımlarızın devamını diler.

    YanıtlaSil